Desen, çizgiler, simetri, düzen.
Eliot Porter’ın fotoğraflarına baktığımda aklıma gelen ilk kelimeler bunlar. Manzara fotoğrafçılığının ilkleri belirsiz olsa da, konusu açıldığında akla gelen belirli isimler vardır: William Henry Jackson, Ansel Adams gibi. Manzara fotoğrafının ilgi kazanmasına ve beraberinde çeşitli tartışmalara sebep olan Edward Steichen’ın Moonlight: The Pond’undan bu yana çok şey değişti.
Bunlardan en önemlisi tabiiki de renk. Söz konusu renkli manzara fotoğrafı olduğunda aklıma gelen belirli bir isim var: Eliot Porter.
Doğadayken yeşilden sarıya, kırmızıdan maviye bir renk cümbüşünün içine gireriz; her türlü renk dikkatimizi çeker. Eliot Porter, tuz baskı (salt print) ve siyah beyaz fotoğrafların ardından canlı ve ritmik işleriyle bunları fotoğrafları sayesinde hayatımıza kattı. Porter’a renkli doğa fotoğrafının babası dersek yanlış yapmış olmayız. Babasının mimar olmasının yanı sıra bir doğa tarihi meraklısı da olması, Porter’ın doğaya ilgi duymasına sebep olmuştur.
Fotoğraflarında ağırlıklı olarak ağaçları görürüz. Doğayı bize farklı bir perspektiften göstererek tekrar eden, süregelen bir algı yaratır. Amerika’nın farklı bölgelerinde çektiği fotoğraflar bunu net bir şekilde gösterir. Çizgiler, çizgiler, çizgiler… Bir süre sonra ağaçları çubuklar olarak görmeye başlarız. Porter adeta bir çeşit ilüzyon yaratarak çizgisel perspektifi ustaca kullanır.
En ünlü fotoğraflarından biri olan Gray’s Arch’da da aynı şekilde çizgileri, düzeni ve simetriyi görürüz. Ön planda olan iki ince ağaç gövdesi ve kemer kayadan dolayı simetri daha çok göze çarpar. Bu iki unsur fotoğrafı ortadan böler. Gray’s Arch mavi-mor eşsiz renk tonlarıyla, bir kapı hissi veren kemer kayanın altından başka bir dünyaya açılan portalmışçasına bize bakar. Çizgisel perspektifin yanı sıra, örtüşen-üst üste gelen perspektif olarak çevirebileceğimiz overlap perspective, bu fotoğrafta bir başka ön plana çıkan unsurdur. İki ayrı sahne yaratır. Ön planda gördüğümüz ağaç dalları ve kemer, arkadaki sahneyi -bu durumda ormanı- olduğundan daha yakın görmemizi sağlar.
Eliot Porter, ağaçların yanı sıra kuşları çekmeye de ilgi duymuştur. Hatta renkli fotoğraf çekmeye başlamasının sebebi bu olmuştur. Bir yayıncı, kuşlarla ilgili yayınlatmak istediği kitabını siyah beyaz oldukları için türlerin ayırt edilememesi gerekçesiyle reddedince, renkli fotoğraf çekmeye başlamıştır. Renkli filmle başlarda çeşitli teknik sorunlar yaşasa da kendi geliştirdiği bir teknikle üstesinden gelmiştir. Bunu takiben MOMA’da (Museum of Modern Art New York) sergilenen ilk renkli fotoğrafın sahibi olmuştur.
Porter, kuşları yakın açıdan ve istediği perspektiften fotoğraflayabilmek için ağaçlarda bir düzenek kurarak beklerdi. Hayatının bir döneminde yaşadığı adanın canlılarını ve florasını ayrıntılarıyla çekmeye özen gösterdi.
Porter, asıl ilgiyi 1979 yılında açılan ‘Intimate Landscapes’ adlı sergisiyle çekti. Bu, MOMA’da bireysel olarak açılan ilk renkli fotoğraf sergisiydi. Sergi, ismi gibi çoğunlukla yakın açıdan çekilmiş doğal düzenekleri, desenleri içeriyordu.
Eliot Porter, dünyanın çeşitli yerlerini gezip doğayı fotoğraflamıştır. Şimdilerde istesek de yakalayamayacağımız, yeni çıkan renkli filmlerin oturmamış renk tonlarıyla yaratılan hayali sahneleri… Başlığımıza geri dönelim: desen, çizgiler, simetri, düzen. Bunlar, Eliot Porter’ı fotoğraf dünyasında öne çıkaran anahtar kelimeler. O, doğayı, canlıları, ayrıntılarıyla sıradışı bir biçimde kendi perspektifinden gösteren fotoğraflarıyla doğaya olan sevgisini işlerine yansıtmış birisi. O, renkli doğa fotoğrafçılığının babası.
“My emotions, instincts, and interests are all with nature.” — Eliot Porter
Kaynak:
https://www.andrewsmithgallery.com/exhibitions/eliotporter/portfolios/
https://maineboats.com/print/issue-141/eliot-porter%E2%80%99s-golden-isle
https://potd.pdnonline.com/eliot-porter-bird-photographs#gallery-3
https://en.wikipedia.org/wiki/Eliot_Porter
http://browse.americanartcollaborative.org/actor/ulan/500007426.html
https://www.johnpaulcaponigro.com/blog/14875/10-quotes-by-photographer-eliot-porter/